Ä°çerik: Psikanaliz düÅŸünce sahnesinde belirdiÄŸi andan itibaren teori ve pratik üzerinde güçlü bir etkide bulunmuÅŸ; çeÅŸitli düÅŸünür, ekol, teknik ve pratiklere esin kaynağı olmuÅŸtur. Sözgelimi gizlenmiÅŸ düÅŸünce ve bastırılmış arzuların çözümlenmesine odaklanan Freud’un “bilinçdışı” kavramı ile “sembolik”, “imgesel” ve “gerçek” kavramlarının yaratıcısı olan Lacan’ın psikanalitik teorisi, insanın kimliÄŸinin oluÅŸumuna dair yeni bir perspektif ortaya koyar. Freud ve Lacan’dan etkilenen Derrida'nın yapısöküm yöntemi ise psikanalizin yaklaşımını metinsel ve sembolik düzeyde ilerletirken, dilbilimsel dünyadaki sürtüÅŸme ve anlam karmaÅŸalarını vurgular. Öte yandan, Lacan’ı karşısına alan Irigaray, Kristeva ve Butler gibi feminist ya da queer düÅŸünürlerin cinsiyet ve kimlik konularındaki çalışmaları, psikanalizin toplumsal ve kültürel baÄŸlamda nasıl ÅŸekillendiÄŸini örneklerken; “dayanıklılık” kavramını geliÅŸtiren Boris Cyrulnik bu disiplinin mutluluk endüstrisi olan iliÅŸkilerine ışık tutar. Ve yine Freud’un 1895’de yazdığı “Bilimsel Bir Psikoloji Taslağı” bugün nörobilim de dahil olmak üzere biliÅŸsel bilim alanında söz söyleyen birçok disiplin için güncelliÄŸini korumaktadır. Antigone, Oidipous ve Hamlet, Freud ile Lacan'ın yorumlamalarıyla birlikte düÅŸüncenin imgesel düzeyine bir kez daha kompleks ve merkezi figürler olarak girmiÅŸlerdir.
Ä°ÅŸte 3-9 Eylül tarihleri arasında GümüÅŸlük Akademisi’nde gerçekleÅŸtireceÄŸimiz bu kampta psikanalizin genel çerçevesi ile birlikte Hegel, Sade, Derrida, Cyrulnick, Roudinesco gibi düÅŸünürlerin psikanalizle olan etkileÅŸimine odaklanacağız. Lacan ve Freud gibi kurucu “baba”ların yanı sıra, babaları öldürmenin feminist yollarını icat eden okumalara da deÄŸineceÄŸimiz bu kampta bize eÅŸlik edecek olan hocalarımız: Alev Özkazanç, Hakan Gürvit, Hüseyin Deniz Özcan, Murat ErÅŸen ve Nami BaÅŸer olacaktır. Kampımız meslekten olan ya da olmayan herkese açıktır. Hepinizle karşılaÅŸma dileÄŸiyle.
Yer: GümüÅŸlük Akademisi
Tarih: 3 - 9 Eylül 2024
EÄŸitmenler: Alev Özkazanç, Hakan Gürvit, Hüseyin Deniz Özcan, Murat ErÅŸen, Nami BaÅŸer
*Bu programa kayıt olduÄŸunuz takdirde aynı hafta gerçekleÅŸecek EleÅŸtirel Teori: Adorno, Benjamin, Simmel kampının derslerine de katılabilirsiniz. Program hakkında detaylı bilgiye bu linkten ulaÅŸabilirsiniz.
Detaylı bilgi almak için:
Ece Eldem - eldem.ece@gmail.com - +90 536 399 93 85
TuÄŸberk Korkut - tugberkkorkut@gocebedusunce.org - +90 545 962 71 52
Alev Özkazanç: Lacan'ın Feminist EleÅŸtirileri: Kristeva, Ä°rigaray, Butler
Bu derste Lacan'ın üç farklı feminist eleÅŸtirmeni olarak Irigaray, Kristeva ve Butler düÅŸüncesini karşılaÅŸtırmalı olarak ele alacağız. Lacan'ın düÅŸüncesi, psikanalitik feminizmin geliÅŸiminde 1970'lerden günümüze gelene kadar önemli bir rol oynamıştır. Derste bu etkileÅŸimin baÅŸlangıcina ve tarihsel seyrine dair genel bir deÄŸerlendirmenin ardından özel olarak Irigaray Kristeva ve Butler üzerinde durulacak ve bu düÅŸünürlerin hem Lacan eleÅŸtirileri hem de kendi aralarındaki farklar deÄŸerlendirilecek. Bu deÄŸerlendirmede bu üç düÅŸünürün, Lacan'ın fallus merkezli Yasa kavrayışına karşı nasıl konumlandıkları ve sorusu öne çıkarılacak . Butler'ın hem Lacan hem de Irigaray ve Kristeva'ya yönelik eleÅŸtirileri dersin kurgusunda belirleyici olacak.
Hakan Gürvit : Arayüzler: Psikanaliz ve Nörobilim
Ä°nsan toplulukları, üyesi olduÄŸu diÄŸer primat takımının türlerinden farklı olarak, kültürel öznelerden oluÅŸur. Bu bakımdan, Homo Sapines türüne ait bir bebeÄŸin toplum içerisinde “normal” iÅŸlev gören bir birey olabilmesi için genetik olarak belirlenmemiÅŸ fakat kültürel olarak verilmiÅŸ bir dizi evreden geçerek özneleÅŸmesi gereken bir primat olduÄŸu söylenebilir. Ä°nsan yavrusu bu özelliÄŸiyle benzersizdir: Bir ötekine duyduÄŸu ihtiyaç, genetik olarak belirlenmiÅŸ biyolojik bir adaptasyon programından deÄŸil, Öteki tarafından iÅŸlevselleÅŸtirilmesinin gerekliliÄŸinden ileri gelir.
Tam da bu yüzden Freud tarafından "hilflosigkeit" olarak adlandırılan insan bebeÄŸi, bağımsız bir birey olana kadar dış dünya ile kıyasıya bir etkileÅŸime girmelidir. Çünkü bu etkileÅŸim büyük beyninin infantil mimarisini, geliÅŸimsel nöroplastisite mekanizmaları uyarınca, zaman içinde eriÅŸkin modüler yapısına ulaÅŸtıracaktır. Ä°nfantil serebral mimariden eriÅŸkin mimariye geçiÅŸin tarihi, insan yavrusunun plastik beyninin türün benzersiz bir bireyi olacak ÅŸekilde ÅŸekil alması anlamına gelir. Biz de dersimizde insan yavrusunun nasıl ÅŸekil aldığını hem nörolojik verilerden faydalanarak hem de psikanaliz baÄŸlamında Freud, Malabou, Heidegger, Hegel ve Lacan’dan faydalanarak ele alacağız.
Hüseyin Deniz Özcan: Lacan’da Arzunun Trajedisi: Etik Sadakat, Hınç ve Hiçlik
Lacan’a göre bize trajiÄŸin ne olduÄŸunu söyleyen Sophokles’in görkemli kahramanı Antigone’dir. Antigone arzunun tanımlandığı bir hattı gösterir; arzu hakkında söylenenler trajik olanın anlamına yeni bir unsur dahil etmemize olanak tanır. DiÄŸer bir deyiÅŸle: Trajik olanın özünü açığa vuran ne hak etmediÄŸi sonuçlarla yüzleÅŸen pratik bir aklın hybris’i ne de uzlaÅŸmayla sonlanması beklenen bir çatışmadır. Trajedi bizatihi arzunun trajedisidir. Peki ama ya tam tersi doÄŸruysa? Ya trajedinin özünü ortaya koyan arzu deÄŸil de arzunun yorumuna yol gösteren trajedi- üstelik belli bir biçimde, bir dram olarak anlaşılan trajediyse? Bu derste psikanalizin arzu kavrayışını eleÅŸtirel bir okumaya tabi tutabilmek için Lacan’ın Antigone yorumuna - VII. Seminer XIX, XX, XXI- odaklanacağız ve ÅŸu soruya bir cevap vermeyi deneyeceÄŸiz: Lacan’ın bize ilettiÄŸi mesaj tam olarak nedir? Arzunun kendinde bir hiçlik olduÄŸu mu? Yoksa daha en başından baÅŸkasının arzusu olarak damgalanan, en derininde hıncın yattığı kabul edilen bu spesifik arzunun hiçleÅŸmekten baÅŸka bir ÅŸansı olmadığı mı?
Murat ErÅŸen: Mutluluk Endüstrisi ve Psikanaliz
Günümüzde mutluluk bir teklif olmaktan çıkıp bir buyruÄŸa (“zevk al”) dönüÅŸmüÅŸtür. Ä°di sürekli pohpohlanan, özgürlüÄŸüyle ne yapacağını bilemeyen, iç ve dış uyarıcıların hızlı ve kesinlisiz değişimine karşılık vermekte zorlanan, deneyimlerini destekleyen bir yön duygusundan mahrum kalmış, kısa vadeye endeksli ekonominin dalgalı denizlerinde kalıcı deÄŸer ve hedefler tespit etmekten aciz, hayatın her alanında deÄŸiÅŸim ve belirsizlikle baÅŸ etmeye çalışan kimliÄŸi dağılmış çaÄŸdaÅŸ insan “kendi olma yorgunluÄŸu”yla baÅŸta depresyon olmak üzere bir çok psikopatolojinin pençesindedir. Psikanaliz baÅŸlangıçta kim olduÄŸuna dair bir düÅŸüncesi olan ama o kiÅŸi olamayan insanların problemleriyle ilgilenirken, bugün neye inanması ve kim olması gerektiÄŸini ve ne olacağını bilemeyen insanların problemlerine odaklanmıştır. Zira önceki çaÄŸların talih ve erdemli karakter ölçütlerini dikkate alan ahlaki “nasıl yaÅŸamalıyım?” sorusu, sadece bireysel gereksinimlere ağırlık veren “Gerçekten ne istiyorum?” sorusuna verilen yanıta indirgenmiÅŸtir. Mükemmellik tuzağının ağına düÅŸmüÅŸ bu yeni insan tipi kendine ısmarlama bir benlik edinme peÅŸinde koÅŸarken, problemin asıl kaynağı mutluluk endüstrisi her türlü toplumsal ve politik çözümün önünü keserek ona çare diye narsistik bir “self-help” kültürü sunar. Bu sırada psikanalizin en önemli dersinin üzerinden atlar: tatmin bütün insani yaÅŸamın bencil amacı olsa da, “her zevk, toplumsal grup bağını korumak için, ancak sınırlı ve tamamlanmamış olabilir.” Bu seminerde insanlığın ortak mirası kastrasyonu tanımayan gösteri çağında, mutluluk paradoksu yaratan belli psikoloji yaklaşımlarının eleÅŸtirisi yapılacaktır.
Nami BaÅŸer: Bilinçdışına DireniÅŸler
Psikanalizi Freud’un mirası olarak kabul edersek, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Lacan, Derrida, Zizek, Alan Badiou gibi türlü isimlerin bu mirası sahiplendiklerini ve aktarma sürecinde bu mirasın üzerinde oynadıklarını görürüz. Derrida’nın kendisi, ilk önce André Green’in semineri üzerine “Freud ve Yazı Sahnesi” isimli son derece önemli bir inceleme yapmış ve bunu takiben “ DireniÅŸler- Psikanaliz Üzerine” baÅŸlıklı bir konferans vermiÅŸtir. Derrida’nın bu çalışmaları dersimiz için oldukça önemlidir, çünkü burada söz konusu olan “direniÅŸler”, bir yandan psikanalizin kendi kendisinin bir direniÅŸiyken, diÄŸer yandan psikanalize direniÅŸler ya da psikanalizden ileri gelen direniÅŸler gibi çeÅŸitli anlamlara gelir. Aynı ÅŸekilde, “direniÅŸçiliÄŸin” tarihsel baÄŸlamı göz önünde bulundurulduÄŸunda, bunun Fransa’da Almanlara karşı gelen akıma verilen bir isim olduÄŸunu ve bundan dolayı Derrida’nın “direniÅŸi” olumlu anlamda da kullandığını görmekteyiz. Tam da bu noktada Lacan, psikanalizin sıradan tarzlarının direniÅŸi önemsiz bir ÅŸey olarak gördüklerini, oysa ki direniÅŸin çok önemli olduÄŸunu ve ancak direniÅŸi ele alarak, onun içinden geçerek geçici de olsa bir zafere eriÅŸilebileceÄŸini söylemektedir. Dolayısıyla biz de dersimizde, ilk önce Freud’un tüm eserlerinden çıkartılan birkaç önemli ilkeyi hatırlattıktan sonra, bilinçdışının özünün ne olduÄŸunun deÄŸil, etkilerinin ne olduÄŸu üzerinde duracağız. Daha sonra, Lacan’ın seminerlerinden hareketle, bilinçdışının daha çok bir dil veya bir yazı gibi ele alınması gerektiÄŸine iÅŸaret edeceÄŸiz. Burada Zizek’e de yer verdiÄŸimiz takdirde, bilinç dışının bir dil gibi düÅŸünülmesi daha çok bir diyalektiÄŸin ortaya çıkmasını saÄŸlayan bir durum olarak ele alınabilir. Ayrıca bu baÄŸlamda Alain Badiou’nun psikanalizin tüm bu bulgularını nasıl marksist ve materyalist bir çerçevenin içine oturtmaya çalıştığını, marksizmde eksik olan “özne” teorisini de buraya eklemlediÄŸini görmemiz mümkündür. Fakat dersimizin temel ağırlık noktası, Derrida ve Lacan’ın psikanalize katkıları olacaktır. Bunu yaparken de öncelikle Lacan’ın seminerlerinden söz edilecek, daha sonra ise Derrida’nın baÅŸta sözünü ettiÄŸimiz metninin yanı sıra, diÄŸer bir takım çalışmalarından yararlanılacaktır.