Direniş ve sanat arasında şüphesiz derinlikli ancak yine de ikircikli olan bir bağ vardır. Bir yandan, hem direniş hem sanat dünyayı yeni bir şekilde görme ve düzenleme gayesi taşırlar. Hayal gücünü iktidara çağırmak, 1968 öğrenci hareketlerinin sloganı olduğu gibi, sanatsal edimin de özünde yatar. Öte yandan, sanatsal üretim, yeni bir dünya tahayyülü sunmaktan öte, iktidarın kontrol mekanizmalarına hizmet ederek kurulu düzeni sürekli olarak onaylama çabasına girişebilir. Bu bağlamda sanatın politik boyutlarını nasıl anlamalı, direnişi sanatla nasıl ilişkilendirmeliyiz? Sanatı kültürel hegemonyanın bir uzantısı olarak görüp, yine 68 protestolarında atılan 'Sanat Öldü!' sloganını yinelemek mi gerekir? Yoksa sanatın direniş ile bağını korumakta ısrar edip, iktidarın görme biçimlerinden uzaklaşabilen bir sanatın nasıl olabileceğini mi düşünmeliyiz? Ya da bu iki seçeneğin ötesine geçip, sanatın politik bağlamlarından bağımsız düşünülebileceğini mi fark etmeliyiz? Bu gibi soruları çeşitli sanatsal örnekler ve teoriler bağlamında düşünerek, sanatın direniş ile ilişkisini hem tarihsel, hem de felsefi düzlemlerde ele alacağımız 'Direniş ve Sanat' kampımıza hepinizi bekleriz.
Yer: Gümüşlük Akademisi
Tarih: 2-8 Eylül 2025
*Bu programa kayıt olduğunuz takdirde aynı hafta gerçekleşecek Psikanaliz kampının derslerine de katılabilirsiniz. Program hakkında detaylı bilgiye bu linkten ulaşabilirsiniz.
Detaylı bilgi almak için:
info@gocebedusunce.org
Deniz Çiftçi: +90 533 610 03 30
Gürültüden Nakarata Müziğin Politik Özü - Enver Utku Batur
Direniş türkülerinden askeri marşlara, yakılan ağıtlardan atılan sloganlara, müziğin politik alan ile doğrudan bir ilişkisi var. Bu ilişki, görsel sanatlardaki gibi temsili bir anlam üzerinden dolayımlanmıyor, doğrudan kendi yapısal özelliklerinin politik yansımalarında ısrar ediyor. Müziğin içinde bulunduğu alanı dönüştürücü gücü, aynı anda hem iktidar mekanizmaları tarafından ideal öznenin oluşturulması için kullanılıyor, hem de direniş hareketleri içerisinde mekânın yeniden sahiplenilmesini ve yeni imkân alanlarının açılmasını sağlıyor. Direniş pratikleri ile müziğin nasıl ilişkilenebileceğini ve nasıl müzik yoluyla yeni imkân alanları açılabileceğini görmek için, müziğin işte tam da bu ikircikli boyutuna bakmak gerekiyor. Müziğin politik alandaki bu gerilimli kullanımını anlamak için müziğin ne olduğu sorusuna geri dönmeliyiz. İşte bu soruya gerçekten felsefi bir şekilde geri döndüğümüzde ve felsefenin müziği indirgediği klasik tuzaklara düşmemeyi başardığımızda, bir ninniden bir çocuk şarkısına müziğin bir arada yaşamamızın imkân koşullarını nasıl ördüğünü görebilir olacağız. Bu derste, müziğin ne olduğu sorusuna geri döneceğiz ve müzikle politik alan arasında nasıl derin bağlar olduğunu göstermeye çalışacağız. Arka planımızda sürekli ana sorumuzu tutup bu soruyu cevaplamak için gerekli alanı kurmaya çalışacağız: direnişin müziği nasıl olabilir?
Sanat ve Direniş - Ezgi Bakçay ve Ulaş Bayraktar
Ezgi Bakçay ve Ulaş Bayraktar’ın birlikte yürütecekleri dersin ilk oturumunda, sanat, estetik ve politika kavramlarının ufkunda direniş ve imge arasındaki ilişki Türkiye toplumsal hareketlerinin ürettiği tecrübeler üzerinden tartışılacak; çoklu krizler döneminde sanatın topluluk yaratma potansiyeliyle hayata geçireceği dirençlilik tartışmaya açılacaktır. İkinci oturumda ise iki kısa film üzerinden dayanışma, direniş, mücadele gibi kavramlar ele alınacak, ilk oturumda açılan tartışmalar görsel hikayeler üzerinden geliştirilecektir.
Bir Arada Mümkün Olmayan Dünyaların Bir Aradalığı: Mekân Yaratma Pratiği Olarak Sanat - Rahmi Öğdül
Direniş; bir varoluş, varlığını sürdürme meselesidir ve mekânla ilişkilidir. Zira beden bir mekândır ve kendi mekânını yaratabildiği ölçüde varlığını sürdürebilecektir. Sanat mekânlar üretir ya da ürettiği nesnelerle boşlukları mekânsallaştırır. Sanatçı üretimiyle bir dünya inşasına yönelir, yapıtlarıyla parça parça dünyasını inşa etmeye girişir. Leibniz’in “mümkün dünyaların en iyisi” olarak tanımladığı dünya, sanat için geçerli değildir. Sanat için tek bir dünya yoktur, algıların ve duyumsamaların çokluğu dünyaları da çoğaltır. Bir dünyayı diğerine tercih etmez, birinin lehine diğerlerini dışlamaz; aksine sanat bir arada mümkün olmayan dünyaların bir aradalığıdır. Leibniz için asla bir arada olamayan dünya dizilerini, sanat, tıpkı Borges’in “Yolları Çatallanan Bahçe”de yaptığı gibi bir labirentin içine yerleştirir. Üç saatlik derste direnişin ve varoluşun mekânsallığı üzerinden sanat ve mekân ilişkileri tartışılacaktır.
İmgenin Direnişi - Zeynep Sayın
İmgeyi toplumsal gelişmeler bağlamında bir direniş yöntemi olarak ele alacak; imgenin sivil mücadele ve toplumsal dayanışmada açtığı alan, oynadığı rol ve hayata geçirdiği potansiyel üzerine birlikte düşüneceğiz.