+90 536 963 94 31
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları

Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları

Kamp Tanıtımı

Toplumsal cinsiyet kavramının 1970’lerden günümüze uzanarak çeşitlenen semantik yükü, ikili cinsiyet rejiminin radikal bir sorgusuna işaret etmenin yanı sıra; ayrımcılık karşıtı politik dönüşümlerin temel aldığı eşitlik arzusunu da bünyesinde barındırmaktadır. Queer feminist hareketin öncülüğünde, biyolojik cinsiyet sistemi ile toplumsal cinsiyet arasındaki farkın karmaşık güç ilişkileri dahilindeki toplumsal kurguyla hasıl olduğu fikri literatürde çarpıcı etkiler yaratmıştır. Eserleriyle alanın temel kaynaklarını oluşturan Judith Butler’a referansla söylersek, cinsiyetin kendisi “belalı” bir kavram olarak yalnızca kuramsal tartışmaların odağındaki yerini almakla kalmaz; aynı zamanda günümüzün sosyo-politik olgusal süreçlerine yön veren güçlü bir konuma da sahiptir. Toplumsal cinsiyet çalışmaları; kültürel normlardan, siyasi kararlara, sanatsal üretimlerden günlük yaşam pratiklerine kadar yaşamın her bir veçhesine sirayet eden cinsiyetçi kodlar üzerine kafa yormayı ve bu kodları açığa vurmayı hedefleyen bir anlayışı da beraberinde getirmektedir. Bu vesileyle, 20-26 Temmuz tarihleri arasında Gümüşlük Akademisi’nde gerçekleştireceğimiz kampımızda cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim odaklı meseleleri merkezine alan farklı perspektifleri hep beraber tartışmaya açacağız. Bu kampta yer alan derslerde cinsiyet çalışmaları ve psikanaliz arasındaki kesişim ve sürtüşme noktalarını, Spinozacı bir bedenin mevcut cinsiyet rejimi üzerinde yarattığı tahribatı, queer feminist teorinin toplumsal hareketler bağlamında açtığı imkanları, feminist eleştirinin sinemadaki tezahürlerini, Audre Lorde üzerinden kesişimsel feminizm imkanlarını ve Spivak'ın rehberliğinde madunun dilini konuşacağız. Kampımıza hepiniz davetlisiniz.

Tarih: 20-26 Temmuz 2023
Yer: Gümüşlük Akademisi Vakfı
Eğitmenler: Alara Kuset, Alev Özkazanç, İrem Sumru, Özlem Güçlü, Sibel Yardımcı, Zeynep Gambetti

Başvuru Formu

 

Alara Kuset

"Madun kounuşursa ne olur?" 

Spivak, "Madun Konuşabilir mi?" başlıklı önemli makalesinde, üçüncü dünya ülkelerinden gelenlerin, özellikle de bu ülkelerdeki kadınlarının, Batı sömürgeciliği tarafından sesleri çalındığı için konuşamadıklarını iddia eder. Spivak'a göre Batı sömürgeciliği üçüncü dünya ülkelerinin sadece topraklarını ya da zenginliklerini çalmakla kalmamış, aynı zamanda kültürlerini ve geleneklerini de çarpıtarak çalmıştır. Başka bir deyişle, Batı sömürgeciliği, üçüncü dünya ülkelerinden gelen insanların geleneklerini yanlış temsil ederek onların seslerini bastırır. Spivak, Batılı teorisyenlerin Hindu kadınların sati geleneğinin değerini anlamayı reddettiklerini ve kendilerine "kahverengi kadınları kahverengi erkeklerden kurtarma" rolü biçerek bu geleneğin değerini ortadan kaldırdıklarını belirtmektedir (s. 92). O halde, Batılı teorisyenler Hindu kadınların geleneklerini küçümsemek için kültürel ve epistemik hakimiyet aracı olarak yanlış temsili kullanmaktadırlar.

Spivak'ın Batılı kuramcılara yönelik eleştirisi, onların neden olduğu epistemik adaletsizliği ortaya koyması bakımından çok önemlidir. Spivak, Batılı teorisyenlerin üçüncü dünya ülkelerinin kültürel mirasını ve geleneklerini yanlış temsil ettiklerini ve bu geleneklerin bu ülkelerden gelen insanlar için değerini anlamadıklarını düşünmekte de haklıdır. Yine de Spivak’ın anlatımı sorunlu görünmektedir, zira bastırılmış insanların failliğini reddederek, bastırılmış insanların "konuşamadığını" iddia ederek onları son derece pasifize edilmiş bir konuma sokar (s. 104). Böyle bir iddiada bulunmak, Batılı teorisyenlerin yanlış temsilini, yani bastırılmış insanların sözde sessizliğini beslediği için aldatıcıdır. Dahası, bu iddia sadece teorik olarak sorunlu değil, aynı zamanda pratik olarak da yanlıştır: Rosa Parks, Malcolm X ya da Hrant Dink gibi adaletsizliklere karşı sesini yükselten ve konuşmaya cesaret eden farklı bastırılmış insan örneklerini analiz ederek bu iddiayı kolayca yanlışlayabiliriz. Bu nedenle, odağımızı konuşmanın gücüne ve zor olsa da konuşmaya cesaret edenlere çevirmeliyiz.

​Bu nedenle, bu derste konuşmanın gücünü baskı ve baskıya maruz kalan insanlarla ilişkili olarak analiz edeceğim. Bu, konuşmanın gücünü travma ile ilişkili olarak analiz etmemi gerektirecek çünkü baskı deneyimi genellikle travma deneyimini içerir. Bunu yapmak için aşağıdaki soruları tartışacağım: Travmatik deneyimler hakkında konuşmanın bir faydası var mıdır? Konuşmanın gücü tam olarak nedir? Konuşmanın gücü sadece siyasi alanda mı işler, yoksa kişisel ilişkilerde de bu gücü tespit edebilir miyiz? Travmalar hakkında konuşmak karşımızdaki kişiyle daha uyumlu ve barışçıl bir ilişki kurmamıza yardımcı olabilir mi? Travmatik deneyimler hakkında konuşmayı toplumla ilişkili olarak nasıl düşünebiliriz? Travmalar hakkında konuşmak daha uyumlu ve barışçıl bir toplum inşa etmemize yardımcı olabilir mi? Ve her şeyden önce, kendi travmalarımız hakkında nasıl konuşabiliriz? Travmatik deneyimler hakkında konuşmayı toplumla ilişkili olarak nasıl düşünebiliriz? Travmalar hakkında konuşmak daha uyumlu ve barışçıl bir toplum inşa etmemize yardımcı olabilir mi? Ve her şeyden önce kendi travmalarımız hakkında nasıl konuşabiliriz? Bunlar hakkında konuşmak için kendimizi güvende hissetmemizi sağlayacak koşullar nelerdir? Bu soruları yanıtlamak için, travmalar hakkında konuşmanın olumlu bir açıklamasını sunacağım ve son travma çalışmalarından yararlanarak travmalarımız hakkında konuşmanın hem kişisel hem de politik alanda iyileştirici bir etkisi olduğunu iddia edeceğim.

Alev Özkazanç 

"Feminizm ve Psikanaliz: İtirazlar, Karşılaşmalar, Yeni Ufuklar"

Bu derste psikanaliz ile feminizm arasında etkileşimin Freud’dan bugüne kadarki seyrini konu edeceğiz. Bu etkileşim, 1930’larda psikanaliz içindeki “Büyük Tartışma” ile başlamış ve günümüzde çok boyutlu ve verimli bir literatürün doğuşuna zemin sağlamıştır. Dersin zaman kısıtı gözönüne alındığında tüm eksenlerin ve boyutların ele alınması mümkün olmasa da, bir tarihsel arkaplan eşliğinde güncel tartışmalara ve nihai olarak J. Butler’ın eserine odaklanan bir tartışma yütütmeyi hedefliyorum. Bu tartışmada öne çıkarmak istediğim tema, Freud-Lacan çizgisinde Fallus ve Baba’nın Yasası kavrayışına dair yöneltilen feminist itirazlar ve alternatif yorumlar olacak. Bu bağlamda, Freud-Lacan’dan sonra Kristeva, Irıgaray ve nihayet Butler’da Fallus merkezli Yasa kavrayışına dair tartışmalara odaklanacağım. Son olarak Fallus-Yasa’ya dair farklı kuramsal yaklaşımların güncel feminizmdeki ayrımlara etkisi ve farklı politik-kültürel yansımalarına dair bir tartışma yürüteceğim.

İrem Sumru 

Queer Teorinin Toplumsal Hareketlere Açtığı İmkanlar

Bu dersin amacı, queer-feminist teorinin açtığı imkanları, günümüz Türkiye’sinin olgusal çıktıları bağlamında okumaya çalışmaktır. Böylesi bir okumanın temel dayanaklarından biri, söylemi, tıpkı Foucault’nun yaptığı gibi, bireysel atıflardan sıyırarak ait olduğu toplumsal iktidar ilişkileri ağı içerisinde haritalandırmak olmalıdır. Butler’ın “yaralayıcı ifade” kavramını bu bağlam içerisinde etkinleştirmek de söylemi, politik öznelliğin oluşum ocağının etrafında konumlandırmaya işaret eder. Bu anlamda, siyasal öznelliğin kurulumu ile dilsel failliğin açtığı yeni olasılıklar, sosyal hareketlerin Türkiye’deki ve dünyadaki dönüşümünü yeni bir mercek altında görebilmek açısından son derece önemlidir. Teorinin diğer kilit kavramlarından biri olan “dildeki performatif” ise kelimelerin semantik yükünü ele geçirmeye ve onları yeni bağlamlara yerleştirmeye dair bir fikir verir.

İşte bu derste, siyasal öznelliğin kuruluş sürecini, nefret söyleminde içerilen yaralayıcılığı sabitlemeksizin irdeleyerek, eylemliliği ve dolayısıyla da dildeki performatifin gücünü açığa çıkarmanın yollarını arayacağız. Kalkış noktamız ise geleneksel solun çıkmazlarına yeni yaratıcı öznellikler ve ileri siyaset fikri ile meydan okuyan bu teorik hattın, toplumsal hareketlerin talep ettiği değişim gücüne yön veren bir tarzda işlediği olacak. Bütün bu güzergahın işaret ettiği nihai soru ise hiç şüphesiz şu şekilde formüle edilebilir: Kimlik siyasetinde imlenenlerin ötesindeki ortak değerlere atıfta bulunan ve eskinin sürprizsiz kategorizasyonlara direnen yeni öznelliklerin birlikte yaşamını örgütlemeyi temel hedefi haline getirmiş bir politikayı geliştirmek bugün nasıl mümkündür?

Derste referans verilecek bazı kaynaklar:

  • Alev Özkazanç (2015) “Feminizm ve Queer Kuram” Dipnot
  • Alev Özkazanç (2020) “Bir Musibet: Yeni Türkiye’de Erillik, Şiddet ve Siyaset” Dipnot
  • Ernesto Laclau (2007) “Popülist Akıl Üzerine” Epos
  • Jacques Ranciere (2007) “Siyasalın Kıyısında” Metis
  • Judith Butler (1997) “Excitable Speech” Routledge
  • Judith Butler (2001) “İktidarın Psişik Yaşamı” Ayrıntı
  • Judith Butler (2005) “Kırılgan Hayat” Metis
  • Judith Butler (2008) “Cinsiyet Belası” Metis
  • Judith Butler (2021) “Şiddetsizliğin Gücü” Metis
  • Roland Barthes (1984) “Myth Today” from Mythologies 

 

Özlem Güçlü 

"Oyunbozan Feminist Film Eleştirisi"

Bu derste, Sara Ahmed’in Willful Subjects (2014, İnatçı Özneler) ve Feminist Bir Yaşam Sürmek (2017) kitaplarında öne çıkan “feminist oyunbozan” figürünün izinden, feminist film eleştirisinin neleri “yaparak” oyunbozan olduğu ve oyunbozanlıkta ısrar ve inat eden bir film eleştirisinin neleri “yaparak” feminist olduğu tartışılacaktır. Böylesi bir tartışmanın, feminist analiz ve eleştiriyi soyut bir kimliği sahiplenmekten ziyade neyi, nasıl “yaptığı” ve bu yapma inadının sorumluluğuyla birlikte düşünmeye açılması, oyunbozanlık “yapanların” oluşturduğu bir communitas tahayyülünü geliştirmeye katkı sunması arzulanmaktadır. Bununla beraber, bir “hayatta kalma aracı” olarak feminist eleştirinin, oyunbozan feminist film eleştirisinin kudreti ve kırılganlığı bugünün Türkiyesinin anti-feminist, homofobik, transfobik,  otoriteryen ve aileci cinsiyet politikaları bağlamında değerlendirilecektir.

Ders kapsamında, O Sırada, Henüz (Ayça Çiftçi, 2022) ve Hepimiz İçin 9/8’lik Bir Dövüş (Gizem Aksu, 2022) filmleri, ayrıca Diyarbakır Sanat Merkezi’nin Kulaktan Kulağa kolektif film üretim atölyesi kısa film seçkisi -Fotoğraf Altı (Aylin Kızıl, 2021), Pîrê Zeki (Berivan Bagı, 2021), Pêkan e (Berivan Karatorak, 2021), Kapı (Evindar Tokur, 2021), Mehla Qorê (Fatma Çelik, 2021), Bir Çember Düşün (Fatoş Güneri, 2021), Uzay, Fehmi ve Şehrin Sırları (Mediha Güzelgün, 2021), Taş ve Su (Nalin Acar, 2021), 4 Aralık 2020, Nusaybin (Rozerin Tadik, 2021), Cûdîyê Miradan (Semiha Yıldız, 2021), Li Vir (Sibel Öğe, 2021), Asefçiler, Rüyalar, Otlar (Zelal Sadak, 2021)- gösterilecektir.

 Katılımcıların dersten önce okuyabilecekleri okuma listesi:

*Sara Ahmed (2017) Feminist Bir Yaşam Sürmek, İstanbul: Sel.

*Aksu Bora (2021) “Communitas”, Feminizm Kendi Arasında içinde, s.251-4.

*Özlem Güçlü (2022) “Göz Devirmelere Karşı Oyunbozan Feminist Film Eleştirisi”, Feminist Eleştiri: Arayışlar ve Müzakereler içinde, D.Gülçiçek & E.Erdoğan (der.), İstanbul: Metis, s. 213-230.

*Rebecca Harrison (2018) “Fuck the canon (or, how do you solve a problem like von

Trier?): Teaching, screening and writing about cinema in the age of #MeToo”, MAI:

Feminism and Visual Culture, 1(2), https://maifeminism.com/fuck-the-canon-or-how-do-you-solve-a-problem-like-von-trier-teaching-screening-and-writing-about-cinema-in-the-age-of-metoo/

*Shambu, Girish (2018) ”Time’s Up For Male Canon", FilmQuarterly, https://filmquarterly.org/2018/09/21/times-up-for-the-male-canon/

Sibel Yardımcı 

"Adımın Farklı Bir Söylenişi: Audre Lorde, bell hooks ve kesişimsel feminizmin imkanları"

Bu ders kapsamında, sırasıyla Audre Lorde ve bell hooks’un Türkçe’ye çevrilen kitaplarından bölümler okuyarak kadınlık, feminizm, konumluluk, pedagoji, hayalgücü ve/ya katılımcıların odaklanmak istedikleri kavramlar etrafında bir birlikte düşünme imkanı açmayı umuyorum. Lorde’un Bahisdışı Kızkardeş’inden (Otonom, 2022) sonra Zami. Adımın Yeni Bir Söylenişi (Otonom, 2023) kitabı da yakın zamanda çevrildi. bell hooks’un ise Feminizm Herkes İçindir (BGST, 2012), Değişme İsteği (BGST, 2018), Aşka Dair (Nota Bene, 2018), Duygu Yoldaşlığı (BGST, 2020) ve Sınırları Aşmayı Öğretmek (Nota Bene,2021) kitapları Türkçe’de. Bu kitaplardan hangi bölümlerin okunacağı yakın zamanda duyurulacaktır.


Lorde metinlerini taranmış olarak aşağıdaki drive linkinde bulabilirsiniz: 

https://drive.google.com/drive/folders/1AhU1nLwGwerxUoSv7GK3FsrmdDClKA0Q?usp=drive_link

Bell Hooks linki:

https://drive.google.com/drive/folders/1IDla3NMQ8bVQ8EYiyrayFltoPXq1TVqM?usp=drive_link

Zeynep Gambetti

"Spinoza'dan Kuir Teoriye Çatallanan Yollar"

Bu derste önce Spinoza'nın Etika’sındaki kudret dereceleri fikrini feminist bir okumaya tabi tutacağım. Kudret artışının güç istenci içermek zorunda olmadığını, tam aksine  kırılabilirlik ile ilişkilendirilebileceğini iddia edeceğim. Buradan hareketle dersin ikinci yarısında Spinoza, Arendt ve Sara Ahmed'den esinlenen bir karşılaşmalar kuramı aracılığıyla kuir'i neden bir kimlik kategorisi olarak değil de bir varoluş biçimi olarak anlamamız gerektiğini anlatacağım.

 

 

s