Bu kış düşünce tarihini birçok bakımdan katetmiş ve farklı disiplinlerin araştırmalarına konu olmuş kadim bir temayı, Melankoliyi masaya yatırıyoruz. Melankoli nedir? İnsanın kendisini kuşatan kederin yoğunlaştığı anlarda içine düştüğü edilgen bir duygu durumu mu; yoksa deha ve yaratıcılık gibi etkinlik kategorilerinin kendisinden ayrı düşünülemediği bir varoluş üslubu mu? Eğer Melankoli, tekil bir bireyin öznel olarak deneyimlediği bir ruh halinin ötesinde, tarihsel bir olgu olarak ele alınırsa, bu durumda Antik Çağ ile Modern Çağın Melankoliye ilişkin tutumları arasında ne gibi farklar vardır? Melankoli mekâna nasıl sirayet eder yahut melankolinin mekanları nelerdir? Melankoliyi arzulayan ve kendi iktidarlarını sürdürmek için melankoliye ihtiyaç duyan politik rejimler hangileridir?
10-13 Şubat arası, Şirince’de; eğitmenlerimiz Türker Armaner, Cana Bostan, Hüseyin Deniz Özcan, Ece Eldem ve Deniz Çiftçi ile bu tarz sorulara cevap arayacağız. Melankoli gibi çok yönlü bir meseleyi felsefi, politik, tarihsel ve sosyolojik olarak ele alan bu kampta Antik dönemden Modern döneme değişen genel perspektiflerin yanısıra, konuya spesifik olarak eğilen Kierkegaard ve Spinoza gibi filozofların düşünceleri de ortaya konulmaya çalışılacaktır. Eğer siz de bu meseleye ilişkin felsefi bir ilgiye sahipseniz Göçebe Düşünce Derneği ve Arkhe Projesi'nin işbirliğiyle düzenlenen bu kampı kaçırmamanızı tavsiye ederiz.
Dersler:
Ece ELDEM - Spinoza: Kederle Sevinç Arasında Fluctuatio Animi ve Conatus
Bu derste “melankoli”, Spinoza çerçevesinde bir keder türü olarak alınacak ve ruhun kederle sevinç arasında dalgalanışı, “conatus” kavramı merkeze alınarak incelenip tartışılacaktır. Tartışmayı “yaşamı sürdürme çabası” anlamına gelen “conatus” bağlamında yürütmek, bizi zorunlu olarak “Tanrı veya Doğa”, “varlık”, “güç”, “zihin-beden” vb. kavramların incelenmesine götüreceği gibi, ontolojik, etik ve politik alanlardan da geçirecektir.
Derste Spinoza’nın Ethica eseri temel alınacak fakat bunun yanı sıra, Politik İnceleme ve Teolojik-Politik İnceleme eserlerinden de faydalanılacaktır.
Cana Bostan Walter Benjamin'de Yas Oyunları
Kaybın hayata ontolojik müdahalesinin duygular rejiminde tetiklediği deformasyon, politik doğruculuğun esiri bir yatıştırma ekonomisi yaratıyor. Günbegün daha hazcı bir uğrağa savrularak gerçekliğin hükmünü boşa düşüren bu kayıp sembolizmi, hem şahsi geçmişi hem de bizzat tarih nosyonunu, süreklilik arz eden aldanışın çizgiselliğine teslim ediyor. Benjamin’in Trauerspiel’de tasvir ettiği yas işi, felsefi iş veya melankolik tefekkür ise öznenin hikâyesini, kahramanca bir kurtulma ya da güvenli bir yenilgi sanrısı odağında yeniden düzenlemek yerine, egonun kuşattığı nesnenin yok oluşunu durdurmaya ya da yavaşlatmaya çabalar. Böylece, melankoliğin içindeki ölmek üzere olan âlem, sanat eserlerindeki hale yitimi ya da tarihteki ebedi eksilti, her birinin okunabilirliğinin koşuluna dönüşür. Bastırma türevi bir gömme ayininden sakınsa da, kalıntıları işlevsel kılarak onları ölü(mlü) yaşama iade etme yanılgısına düşmez Benjamin, bu türden “başarı”ları “Sol Melankoli"de tiksintiyle anmıştır. Yalnızca ölümle sarılmış bilgiye sadakat duyar ve onu seslemeyi, “sunma”yı hedefler. Seminerlerde, bu anti-terapötik düşüncenin muhafazakarlıkla damgalanmamış bir normal ve patolojiyi çağırma cüretini tartışmaya açacağız
Türker Armaner - Kierkegaard, Varoluş ve Melankoli
Bu seminerlerde, Søren Kierkegaard çerçevesinde “melankoli”, “umutsuzluk”, “kaygı”, “varoluş” kavramları merkeze alınarak incelenecektir. Antik Yunan Felsefesi ile modern dönemi -başka kavramların yanında- “melankoli” açısından da karşılaştıran Kierkegaard, modern dönemde “melankoli”nin kapsamının genişlediğini, içeriğinin dönüştüğü belirtir ve bu durumu belirli bir “bilinç” görüşü ile ilişkilendirir. Dolayısıyla “melankoli”, Kierkegaard tarafından hem tekil bireyin varoluşunun uğradığı aşamalar, hem de tarihsel bir olgu olarak değerlendirilir. Seminerlerde temel olarak, Kierkegaard’un Kaygı Kavramı, Ölüme İlişkin Hastalık, Ya/Ya da metinleri ele alınacaktır.
Hüseyin Deniz Özcan Melankolinin Politik Eleştirisi: Spinoza’nın Kederi İtibarsızlaştırma Projesi
Spinoza’ya göre melankoli bir bedenin öylece dışarıdan maruz kaldığı sıradan bir keder değildir. Melankolinin çeşitli keder tipleri arasında ayrıcalıklı bir yeri vardır. İlk olarak, bedenin öznel deneyimimde melankoli bu kederi deneyimleyen modus’un göğsünde bir madalya gibi taşıdığı prestijli bir duygudur: Melankolik kişi kendi melankolisi ile gurur duyar. Spinoza’nın analizinin ilk değerli uğrağı ölümü yaşamın kalbine konumlandıran bu duygu durumunun hiçbir derinlikli yanının olmadığını göstererek keder ile bilgelik arasında kurulan geleneksel bağı koparmaktır. Fakat kederin tavizsiz eleştirsin menzili öznel yaşantıların temsilleri ile sınırlı değildir. Spinoza’ya göre melankoli basitçe kendi üzerine kapanan kederli bir yaşantı olmanın ötesinde, derinden politik içerimlere sahip bir duygu durumudur: köle, rahip ve tiranın işbirliğini pekiştiren keder rejimi kendi varoluşunu sürdürebilmek için melankolinin soylulaştırılmasına ihtiyaç duyar. Bu dersin temel meselesi melankolinin politik eleştirisini Spinoza’nın rehberliğinde tartışamaya açmak ve Spinoza’dan devralınan temaları güncelleştirmeye çalışmak olacaktır.
Konum: İzmir Selçuk Şirince Köyü
Özel oda konaklamaları ve yemek hizmeti için Şirince Kayserkaya Dağevleri tesisinden faydalanacağız.
Kamp ile ilgili detaylı bilgi ve başka sorularınız için:
Ege Polat: 5392579886
info@gocebedusunce.org
Ders verenler:
Ece Eldem
2010 yılında Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’ni bitirdi. 2011-2015 yılları arasında felsefe lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi’nde alırken, 2013-2014 yılında eğitiminin bir dönemini Université Paris 1 Panthéon Sorbonne’da geçirdi. Lisans derecesi almasını takip eden sene Université Paris Nanterre (Paris X)’den felsefe yüksek lisans derecesini aldı. 2018’den beri de Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde felsefe doktora eğitimine devam etmektedir. Ayrıca, Fransızca’dan Türkçe’ye yaptığı René Descartes’in “Discours de le Méthode” eserininin çevirisi yayımlanmayı beklemektedir.
Cana Bostan
Felsefeci, Proust ve Benjamin'de sanat hafıza ilişkisi üzerine çalışıyor. Siyaset felsefesi, edebiyat teorileri ve sanat eleştirisi alanında Cogito, Ayrıntı Dergi, Felsefelogos gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Aynı alanda ders ve seminerler verdi. Dar Kapıdaki Mesih: Benjamin ve Politik Felsefesi (İthaki) derlemesinde Benjamin'in ezoterizmini inceledi. Schmitt'in Hamlet ya da Hekuba'sını Türkçeye tercüme etti. Proust'un Okuma Günleri ve Sorel'in Şiddet Üzerine Düşünceler'i için önsöz hazırladı. Uygun bir Kayboluş için Ekmek Kırıntıları: Walter Benjamin için Dokuz Tablo başlıklı kitabı NOD Yayınları tarafından yayına hazırlanıyor. Yakında yayına başlayacak Punctum Dergisi'nin yayın yönetmenliğini yürütüyor.
Türker Armaner
1968'de Istanbul'da doğdu. Hacettepe, Boğaziçi, Bergen üniversitelerinde okudu. İlk öyküsü 1995'te Hayalet Gemi'de yayımlandı. İlk kitabı Kıyısız 1997'de, ikinci kitabı Taş Hücre 2000'de, son kitabı Dalgakıran ise 2003’te yayımlandı. Istanbul'da editörlük yaptı, makale, deneme ve çevirileri basıldı. 2002 yılında Paris 8 Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden doktora derecesi almış, Fichte üzerine yazdığı doktora tezi 2004'te Fransa'da ANRT tarafından basılmıştır. Halen Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesi olan Türker Armaner, LAPSUS dergisinin kurucusu ve genel yayın yönetmenlerindendir.
Hüseyin Deniz Özcan
Lisans öğrenimini Ege Üniversitesi Felsefe ve Sosyoloji bölümlerinde tamamlamıştır. Etik, estetik, epistemoloji, ontoloji ve politika felsefesi üzerine çalışmaları Felsefe Tartışmaları, FelsefeLogos, ViraVerita ve Ethos gibi çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Orkun Tüfenk ile birlikte Otonom Yayıncılık’tan çıkan ‘İçkinlik Etiği: Nietzsche ve Spinoza’ kitabını derleyen Hüseyin Deniz Özcan, Fol Yayınları tarafından basılan ‘Hegel Mantığı’ kitabının çevirmenidir. Doktora eğitimine Ege Üniversitesi Felsefe bölümünde devam etmektedir.